24 Aralık 2008

emercensi çıkış

sayın blog takipçileri, belki yan taraftaki "izleyiciler" kısmına göre pek kalabalık değilsiniz ama yine de oradakinden çok daha kalabalık olduğunuzu biliyorum.

blogumuz an itibariyle ağlama duvarına dönüşmüştür. "emergency exit" tabelalarını takip ederek tek sıra halinde blogu terk edebilirsiniz. canını seven kaçsın!

işkence diye ben buna derim

it's never over, my kingdom for a kiss upon her shoulder
it's never over, all my riches for her smiles when i slept so soft against her
it's never over, all my blood for the sweetness of her laughter
it's never over, she's the tear that hangs inside my soul forever

romantizm ve aşk kullanışsızdır. ve tek bir anın romantizmi bütün hayatınızı mahvedebilir. alkol tüketimine hız kazandırır, kişiliğinizi değiştirir, o "ağlamaya hazır bir bomba" ifadesini suratınıza kalıcı olarak yerleştirir ve dramatize etme yeteneğinize +36 bonus verir.

peki size soruyorum, bu gibi durumlarda jeff buckley'in boks şampiyonu komiserden farkı nedir?

22 Aralık 2008

en iyi ninniler

herkesin dönem dönem yaşadığı uykusuzluk problemi şu sıralar biraz abartılı şekilde bende baş gösterdi. postumuzun konusu da bu gibi zamanlarda ılık süte eşlik edecek en iyi şarkılar. ben kendi listemi yapıyorum, sizler de ekleyiniz ki burada kendi kendime konuşuyormuş gibi hissetmeyeyim kendimi.

Ben Harper - When She Believes
Jack Johnson - Adrift
Jeff Buckley - I Know It's Over (aslen bir smiths şarkısıdır)
Incubus - Aqueous Transmission
Louis Armstrong - La Vie En Rose
Bob Marley - Stir It Up (arkada sürekli sakin sakin çalan wah'lı gitarlar, esneme gibi.)
Miles Davis - You're My Everything
Norah Jones - Come Away With Me (aslında ilk iki albümündeki tüm şarkılar ideal)
Pearl Jam - Around The Bend (yanlış hatırlamıyorsam eddie vedder bunu kızına ninni olarak yazmıştı)
Radiohead - No Surprises
Red Hot Chili Peppers - Road Trippin
Eddie Vedder - Guaranteed (into the wild'ın soundtrack albümünde)

ben kendime bir bardak süt koyup geliyorum.

21 Aralık 2008

varolmanın dayanılmaz ağırlığı

iddia ediyorum ki, hayat dediğimiz şeyin özü kötüdür. bazen birileri gelip onu güzel ve yaşamaya değer kılabilir ama unutmamamız gereken şey insan doğasından dolayı bunun çok uzun sürmeyeceğidir. keza her insan kendini biraz daha fazla sever ve çoğu hayatlarında kendinden daha önemli birine yer olmadığını düşünür. şu anda yanındaki insanın varlığı sana böyle olmadığını düşündürebilir ama emin ol, hepimiz acınacak derecede yalnızız. bir insanın lanetlendiği an, mutluluğunun bir başkasına bağlandığı andır.

evet artur amca; hepimiz doğduk, acı çekiyoruz ve yalnız öleceğiz. bu çok açık.

15 Aralık 2008

reload




ilk post'un tarihine bakarsanız eğer, yeni yeni teşrif etmekte olduğunuz blogun aslında 9 (dokuz) aylık bir tarihi olduğunu görebilirsiniz. bu görkemli dokuz ay boyunca blogumdan haberdar olarak takip etme şansını yakalayan şanslı kişi(ler) benim başarısız edebi denemelerime ve sık ağlamalarıma (şair burada ışıl özfidan'a sesleniyordu) maruz kaldılar, kendilerini kutluyorum.

ışıl ve benimle ilgili olanların sizi ilgilendirmediğini ve edebiyat denemelerimin de acı verici olduğunu düşünerek postların büyük çoğunluğunu (birkaç tanesine kıyamadım, bazıları da formata uyduğu için kaldırmadım) kaldırdım. yeni bir başlangıç yapıyorum. yemek sanatı, futbol ve tabii ki hayatımda yarattığım mini mini trajedilerimle muhteşem bir blog sizleri bekliyor. hatta siyaset de yazabilirim. blog alemlerine yeni bir hıncalhaşmeticlalbabaoğluaydınuluç olarak doğmayı planlıyorum.

aslında en başta başlarken kendi kendime blog başlangıç yazısı yazmayacağıma söz vermiştim, ama bugün geldiğim noktada kendimi gaza getirme ihtiyacı duyuyorum. hoş, benim bu iş yapma azmim ve ısrarcı yapım sayesinde bu blogda daha çok "bu kez ciddi başlıyorum, kesin bak" yazısıyla karşılaşabiliriz. tanrı hepimizi bundan korusun.

evet, savul den-hur, donuna doldur arınpaşa, sen de anca sosyal tespitler yap bop... i'm back!